Programda Keşan ve çevresindeki tarımsal faaliyetler, çiftçilerin karşılaştığı güncel sorunlar, bölgenin ürün deseni, tarımsal üretimdeki riskler ve öneriler masaya yatırıldı. Yaklaşık 45 dakikalık yayın boyunca Anbarcı, saha deneyimine ve teknik bilgisine dayanan açıklamalarda bulundu.
Kar ve Donun Ürünlere Etkisi: Ayçiçeği ve Buğdayda Risk Büyük
Programın ilk bölümünde son günlerde bölgeyi etkisi altına alan kar yağışı ve don olaylarının tarımsal ürünlere etkisideğerlendirildi. Anbarcı, “Kar, ayçiçeği ve buğday için çift yönlü etkiler yarattı. Erken ekilen ayçiçeklerinde toprak yeterince ısınmadığı için mildiyö ve köse hastalıkları görülmeye başlandı. Bu durum, ayçiçeğinde %50’ye varan zarar doğurabilir. Aynı şekilde, yumuşak buğday çeşitlerinde yatmalar oluştu. Eğer bu alanlar güneş görmez ve kurumazsa, verim kayıpları kaçınılmaz olur” dedi.
Kuraklık Uyarısı ve Erken Ekim Stratejisi
İklim değişikliğine dikkat çeken Anbarcı, Trakya’nın kuraklıktan en fazla etkilenen bölgeler arasında yer aldığını belirtti. “Ayçiçeğinde erken ekim önerildi çünkü nem çok düşüktü. Tarladaki ‘tav’ı (nemli toprak yapısı) kaçırmamak gerekiyordu. Ancak bu erken ekim donla buluşunca, riskli bir tablo ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.
Toprak Tahlili Şart, Gübre Kullanımı Bilinçli Olmalı
Toprak yapısının bölgedeki üretimin temel taşı olduğunu vurgulayan Anbarcı, toprak tahlilinin yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. “Her çiftçi, ekim öncesi mutlaka toprak analizi yaptırmalı. Aksi takdirde bilinçsiz gübreleme hem bitkiye zarar verir hem maliyeti artırır” dedi. Keşan’da toprak tahlil laboratuvarı eksikliğine dikkat çekerek, çiftçilerin Edirne, Uzunköprü veya özel girişimcilere yöneldiğini de sözlerine ekledi.
Baklagillerin Önemi ve Münavebe Uygulaması
Programda baklagillerin (nohut, fasulye, yonca vb.) toprağı zenginleştirme etkisi üzerinde duruldu. Anbarcı, bu tür ürünlerin havanın serbest azotunu bağladığını ve sonrasında ekilen ürünlere ciddi verim artışı sağladığını anlattı. Ayrıca, sürekli aynı ürünün ekilmesinin hastalık ve zararlı riskini artırdığını belirterek münavebe (ekim nöbeti) uygulamasının yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı.
Gençlerin Tarıma Katılımı ve Köylerdeki Nüfus Gerilemesi
Tarımda sürdürülebilirliğin ancak gençlerin sektöre kazandırılmasıyla mümkün olabileceğini ifade eden Anbarcı, köylerde yaşlı nüfusun hakim olduğunu ve gençlerin büyük ölçüde sanayiye yöneldiğini söyledi. “Tarımı sevmeyen, tarlaya gitmeyen genç başarılı olamaz. Ama meraklı, araştıran genç çiftçiler hem para kazanıyor hem dünyayı geziyor. Tarım küçümsenmemeli” dedi.
Çiftçilikte Bilinç ve Takip Başarı Getiriyor
“İşini seven çiftçi başarılı oluyor” diyen Anbarcı, verimli tarımın temelinin bilinçli üretim, kaliteli ürün kullanımı ve doğru danışmanlık olduğunu belirtti. Kendi ziraat mühendisliği deneyimlerinden örnekler vererek, üreticilerin danışmanlık hizmetlerine daha fazla önem vermesi gerektiğini söyledi.
Seracılık ve Alternatif Ürün Denemeleri
Programda ayrıca bölgesel seracılık denemeleri ve çilek, kiraz gibi alternatif ürün girişimleri de değerlendirildi. İklim koşullarının seracılığı zorlaştırdığını belirten Anbarcı, ısıtma giderlerinin yüksek olması nedeniyle bu yatırımların uzun vadeli olmadığını dile getirdi. Ancak bilinçli yapılan deneme ekimlerinin bölgeye katkı sağlayabileceğini belirtti.
Coğrafi İşaretli Ürünler ve Oda Faaliyetleri
Keşan TSO’nun tarım ürünlerine coğrafi işaret kazandırma faaliyetlerine de değinen Anbarcı, “İpsala Pirinci, Mahmutköy Kuru Fasulyesi, Çeribaşı Kirazı gibi ürünlerimiz için coğrafi işaret aldık. Bu, hem üreticiye değer katıyor hem de bölgesel markalaşmayı destekliyor” dedi.
Sonuç: Tarım Olmazsa Hayat Durur
Programın sonunda Anbarcı, tarımın vazgeçilmezliğini şu sözlerle özetledi: “Pandemide gördük, savaşta gördük. Tarım durursa hayat durur. O yüzden desteklerin artması, çiftçinin bilinçlendirilmesi ve gençlerin tarıma kazandırılması şart.”