Meclis, “Toprağımıza, suyumuzla buluştuğumuz anda el konuyor” diyerek, bölgede yürütülen çalışmanın kamu yararından çok özel şirket çıkarlarına hizmet ettiğini savundu.
Su Geldi, Şirketler de Geldi
Yıllardır beklenen Hamzadere Sulama Projesi ile bölgenin tarım arazilerinin yeniden canlandığını hatırlatan açıklamada, “Çiftçinin yüzü yeni yeni gülerken, 5-6 bin dekarlık alanda jeotermal arama bahanesiyle sondajlar başladı. Bu, açık bir toprak gaspıdır” denildi.
“Arama Yeterli Olmazsa Kaplıca ve Sera Projesi Olacak”
Bölgede 800 ila 1000 metre derinliğinde jeotermal sondaj çalışmaları yürütüldüğü belirtilen açıklamada, “Eğer kaynak bulunmazsa, bu alanlar yine de kaplıca, ılıca, sera gibi projelerle özel sektöre devredilecek. Halkın ortak malı olan topraklarımız sermayeye peşkeş çekiliyor” ifadeleri yer aldı.
Torba Yasa ile Sessiz Talan
Açıklamada, projeye hukuki zemin sağlayan yasal düzenlemelere de tepki gösterildi. 2025 yılında “torba yasa” ile kabul edilen düzenlemelerin, halkın katılımı olmadan doğrudan projelerin başlamasına olanak tanıdığına dikkat çekildi. “Zeytin Talanı Yasası” olarak bilinen bu düzenlemeyle, sadece zeytinliklerin değil tüm kırsal alanların risk altında olduğu belirtildi.
FSRU Örneği Hatırlatıldı
Keşan’da geçmişte yaşanan FSRU (Yüzer LNG Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Ünitesi) projesine de gönderme yapılan açıklamada, “Halk karşı çıktı, proje ‘stratejik yatırım’ denilerek dayatıldı. Bugün ne halk ne doğa kazandı. Aynı senaryo şimdi jeotermal adıyla oynanıyor” denildi.
“Bu Sadece Bir Jeotermal Değil, Toprak Gaspıdır”
Keşan Kent Konseyi, bu sürecin sadece enerji ya da jeotermal arama olmadığını vurguladı: “Bu mesele halkın rızası olmadan, özel çıkarlar uğruna toprakların el değiştirilmesidir. Bugün susarsak, yarın kendi tarlamızda yabancı gibi yaşarız.”
“Haydi! Toprağımızı, Vatanımızı Savunma Vakti”
Açıklama, sert ve net bir çağrıyla son buldu:
“Zeytin ağaçları, tarım toprakları, meralar artık halka sorulmadan, halka rağmen sermayeye aktarılıyor. Toprağı, tarlayı, merayı; kısaca vatanı savunma vakti geldi de geçiyor. Haydi vakit geçmeden… HAYDİ!”


















